19 Şubat 2012 Pazar

Teknopark ve Teknoloji Geliştirme Merkezleri


Ömer Kaymakçalan
Kimya Yüksek Mühendisi
Ocak 2008
Teknopark
Dünyadaki teknolojik gelişmeler ekonomik, sosyal ve politik değişimlere neden olurken kalkınmanın önemli bir aracı olarak teknolojik, araştırma ve geliştirme, girişimcilik ve küçük işletmeleri öne çıkartmıştır. Araştırma geliştirme sonuçlarının ticari hayata küçük şirketler aracılığıyla geçirildiği ortamlar olarak teknoparklar ilk defa 1952 yılında ABD’de kurulmuştur.
Teknoparklar bilimsel ve teknolojik buluşların geliştirme ve prototip aşamalarından geçirilip ticari uygulamaya konulmalarına ortam yaratmaktadırlar. Bu misyona göre çalışan birçok kuruluş farklı isimler kullanmaktadır.
Teknopark, teknoloji parkı, araştırma parkı, yenilik merkezi, ileri teknoloji merkezi, teknopol, teknopolis, bilim parkı gibi terimler aralarında ayrıntıda küçük farklar olsa da eşanlamlı olarak kullanılmaktadır.
Ulusalararası Bilim Parkları Birliği’nin (IASP) tanımına göre, Teknopark;
  • Bir veya birden fazla üniversite veya diğer yüksek öğretim kurumu ve araştırma merkezleri ile resmi veya faaliyet bazında ilişkili,
  • Bünyesinde bilgiye ve ileri teknolojilere dayalı sanayi firmalarının kurulup gelişmesini teşvik etmek üzere tasarlanmış,
  • İçinde yer alan kiracı firmalara, teknoloji transferi ve iş idaresi konularında destek sağlayacak bir yönetim fonksiyoyuna sahip, teşvik ve mülkiyete dayalı bir teşebbüstür.
Teknoparkların amacı, üniversite, sanayi ve devlet işbirliğini sağlayarak teknolojinin geliştirilmesini, transferini ve ticaretini teşvik etmektir.
Teknoparkların hedefleri;
  • Üniversitelerin eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetlerini destekleyerek, üniversitelerin vereceği hizmetleri zenginleştirip etkinleştirmek,
  • Sanayinin rekabet gücünü artırmak,
  • Teknoloji dayalı bölgesel ve ekonomik gelişmeyi hızlandırmaktır.
Teknoloji Geliştirme Merkezleri
Teknoloji Geliştirme Merkezleri yeni ve/veya gelişen firmalara;
  • Yönetim, teknik ve mali konularda danışmanlık hizmetlerinin verildiği,
  • Yerleşim alanlarının ihtiyaca uyarlanabilen ve esnek olduğu,
  • Telefon, sekreterlik, telefaks, internet, kafeterya, toplantı ve konferans salonları gibi hizmetlerin ortak sağlandığı,
  • Ucuz kiralı ortamlardır.
Teknoloji Geliştirme Merkezlerinin amacı;
  • Teknolojiye dayalı firmaların kuruluşunu hızlandırmak, teknolojik girişimleri teşvik etmek,
  • Teknolojiye dayalı yeni girişimlerin yaşama ve büyüme oranlarını artırmak,
  • Sürekli ve kalifiye işler yaratarak ekonominin gelişmesine yardımcı olmak,
  • Teknolojik gelişmelerin hükümetler tarafından teşvikinde odak noktası olarak kaynakların etkin kullanımına yardımcı olmaktır.

Tarihçe
İlk teknopark 1952 yılında ABD’de Kuzey Kaliformiya’da kurulan Stanford Research Park’tır. Stanford Parkını 1959’da Kuzey Karolina’da kurulan Research Triangle Park izlemiştir. ABD’den sonra teknoparkların kurulduğu ikinci ülke İngiltere’dir. Bu ülkede 1972 yılında Edinburg’da Heriot-Watt Üniversitesi teknoparkı ve Cambridge’de Cambridge teknoparkı kurulmuştur. İngiltere’deki teknoparkların kuruluşlarında ana amaçları gayri menkul değerlendirmek olmuştur.
Bu amacı işsizliğin yoğun olduğu bölgelerde yeni iş imkanları yaratarak ilgili üniversiteye ve üniversitedeki bilim adamlarına ek gelir kazandırma gayeleri izlemiştir. Örneğin Aston Science Park işsizliğin yoğun olduğu Birmingham’da kapatılan eski bir metal dökümhanesinde kurulmuştur. St. John Innovation Center ise Cambridge Üniversitesinden mezun olanlara yeni iş imkanları yaratmak gayesiyle, Chilworth Science Park Southampton üniversitesine ait eski tarihi binaların üniversiteye ek gelir kazandırması gayesiyle kurulmuşlardır.
ABD’de kurulu teknoparkların büyük çoğunluğuya üniversite özel sektör ortak girişimiyle veya eyalet hükümetleri tarafından kurulmuşlardır. Çok az bir miktarı kar gayeli kuruluşlar tarafından kurulmuştur.
Teknoparkların misyonu genelde üniversite ve araştırma merkezlerinin sahibi oldukları arazileri çeşitli kuruluşların arge faaliyetlerini kiracı olarak çekmek amacıyla kullanmaları olarak tanımlanabilir.. Kiracı olarak hedef alınan kuruluşlar büyük uluslararası şirketlerden yeni kurulan küçük şirketlere kadar yayılır. Üniversite ve araştırma merkezine teknoparkın fiziki yakınlığı sayesinde kiracı şirketlere teknoloji transferi kolaylaşır, araştırma projelerine katılımı sağlanır ve kalifiye eleman temini kolaylaştırılır. Diğer taraftan üniversite ve araştırma merkezi de arazisinde kurulan teknopark sayesinde ek gelir sağlar..
Teknoloji geliştirme merkezlerinin misyonu daha özel olup teknoparkların misyonundan farklıdır. Teknoloji geliştirme merkezleri yeni işlerin kuruluşunu desteklemek için kurulurlar. Teknoparklar ise her büyüklük ve yaştaki şirketlerede yeniliklere imkan yaratırlar. Teknoloji merkezlerinde yeni ileri teknoloji şirketlerinin kuruluş ortamı hazırlanır. Teknoloji geliştirme merkezleri içindeki her şirkete bir (veya iki) oda tahsis edilen, ortak kullanım alanları olan bina iken, teknoparklar içinde birçok bina ve farklı amaçlı tesisin bulunduğu yerleşkelerdir.
NBIA (National Business Incubation Association, ABD) kuluçka merkezlerini şöyle tanımlar:
“Kuluçka merkezleri küçük girişimcilere yeterli yer ve ortak destek hizmeti sağlar. Bu hizmetler, finansman, pazarlama ve yönetim konularındadır. Kuluçka merkezleri yeni girişimlere en zayıf oldukları kuruluş dönemlerinde gelişme ve yaşama fırsatı yaratır”.
Kuluçka merkezleri (Teknoloji geliştirme merkezleri) yeni girişimlerin başarı oranını önemli ölçüde artırmaktadır. ABD’de teknoloji gelişme merkezlerinde faaliyete geçen 100 şirketten 80’i başarılı olurken teknoloji geliştirme merkezi dışında faaliyete geçen şirketlerde bu oran %45’dir.
Teknoparkların kurulabilmesi için dört temel şart bulunmaktadır:
  1. Gayrimenkulleri değerlendirme amacı olmalı,
  2. Üniversite veya araştırma merkezi ile resmi ilişkisi bulunmalı,
  3. Bilgiye dayalı endüstrilerde çalışan yeterli sayıda kiracı şirket olmalı,
  4. Yönetim desteği olmalıdır.
Dünyadaki teknoparkların ortalama büyüklüğü 200 hektardır. Teknoparkların büyük bölümü kuluçka merkezi(teknoloji geliştirme merkezi) içermektedir. ABD’de kurulu teknoparkların %35’inde teknoloji geliştirme merkezi bulunmaktadır. Teknoparklarda teknoloji geliştirme merkezinin yanında çok gayeli binalarda kiracı şirketler arge, tasarım ve özel üretim yapmaktadırlar.
Teknoparkların amaçları kurucuları ve kuruluş strateilerine bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Bölgesel kalkınmaya yönelik kurulan teknoparklarda yeni iş imkanları yaratmak öncelik taşırken üniversiteler tarafından kurulan teknoparklarda kiracı şirket seçiminde arge güçleri ön planda değerlendirilmektedir.
Teknoparkları içerikleri yönünden beş kategoride sınıflandırmak mümkündür:
  1. Endüstri Parkı; ağır ve hafif endüstri (imalat, montaj, dağıtım),
  2. İş parkı; hafif endüstri, ofisler, hizmetler,
  3. Araştırma – Teknoloji parkı; Üniversiteye ait araştırma laboratuarları, endüstriye ait arge laboratuarları, devlet arge laboratuarları, teknoloji geliştirme merkezi, hafif ve prototip üretim, ofisler, hizmetler
  4. Bütünleşik kampüs; Üniversitenin araştırma ve temel bilimsel laboratuarları, diğer akademik faaliyetler, teknoloji geliştirme merkezi, endüstri arge laboratuarları, ofisler, hizmetler,
  5. Teknopol (Teknokent); Üniversite, gelişmiş alt yapı, endüstri arge laboratuarları, yerleşim ve yaşam alanları, sosyal kültürel birimler, hizmetler.
Bu kategoriler arasında kesin sınırlar olmayıp, böyle bir sınıflandırma teknoparkların içeriğinin basitten komplekse kadar dağılımını göstermek için yapılmıştır.
Türkiye’de Teknopark Gelişimi
Türkiye’de teknopark kurmak düşüncesi 1980’li yıllarda oluşmaya başlamış ve Devlet Planlama teşkilatının başvurusu üzerine ilgili devlet bakanlığı Devlet Planlama Teşkilatını gerekli çalışmalara başlamakla 17.1.1989 tarihinde görevlendirmiştir.  Türkiye’de teknopark konusunun resmi başlangıç tarihi olarak bu tarih kabul edilebilir.
1990 yılı başında İTÜ, ODTÜ, TÜBİTAK MAM, Ege Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesinde teknoloji geliştirme merkezlerinin kurulmasına karar verilmiş ve bu dört üniversite KOSGEB ile ortaklaşa, TÜBİTAK MAM kendi başına teknoloji geliştirme merkezlerini kurmuşlardır. 1998 yılında TÜBİTAK MAM,  1999 yılında ODTÜ teknoparklarının kuruluşlarına başlanmıştır.
Teknoparkların özellikleri
Teknoparklar bünyelerinde faaliyet gösteren şirketlere sağladıkları olanaklar açısından organize sanayi bölgeleri ve diğer gayri menkul yatırımlarından farklıdırlar. Teknoparklarda bünyelerindeki şirketlerin kurulması, gelişmesi ve başarılarını kolaylaştırıcı yedi önemli özelliklik bulunmaktadır. Bunlar:
  1. Gayrimenkul yatırımı: Başarılı bir teknopark iyi bir gayrimenkul işletmesinde (organize sanayi bölgesinde) bulunan bütün tesis ve imkanları sunar. Fakat teknoparkların çoğu bununda ötesine geçer. Teknoparkın ilişkili olduğu üniversite araştırma ve geliştirme etkinliklerine yardımcı olan, fikir ve bilgi alış verişini teşvik eden kampus benzeri bir ortam yaratır. Teknopark ortamı şirketlerin çalışanlarını işlerinde daha verimli kılar ve daha çok tatmin eder, bu da personel devrini azaltır ve şirketlerin üstün kalifikasyonlara sahip personel bulmasını kolaylaştırır. Çoğu durumlarda arazi üniversiteye ait olduğu için tesisler ve arazi satılmaz, kiraya verilir. Bu bazı şirketler tarafından dezavantaj olarak görülebilir, fakat aslında teknoparkta istikrarlı koşulların yaratılmasına katkıda bulunur. Teknoparklar başka çok az tesisin sunabileceği özel bazı tesislere ve olanaklara da sahiptirler. Bunlar arasında paylaşılan temiz odalar, yaş laboratuarlar, bilimsel ekipmanlar, imalat alanları ve teknoloji geliştirme merkezleri sayılabilir.
  2. Sermaye: Yeni kurulan büyüyen şirketler özellikle ayakta kalmanın şüpheli olduğu gelişmenin ilk kritik safhalarında her türlü yardıma ihtiyaç duyarlar. Bu şirketlerin var olan bütün kaynaklara ulaşabilmeleri gerekir. Bu kaynakların en önemli olanlarından bir tanesi de çekirdek sermaye/risk sermayesidir. Teknoparkların kritik avantajlarından biri kiracı şirketlerin risk sermayesine erişimlerini hızlandırabilmeleridir. Risk sermayesi fonları teknoparklarda bulunan büyüyen şirketlere daha kolay ulaşabilir. Yeni bir şirketin teknoparkı seçmesi, o şirketin finans kurumları tarafından ciddi olarak değerlendirmeye alınması için önemlidir.
  3. Katma değer: Teknoparkları geleneksel gayrimenkul yatırımlarından ayıran en önemli avantaj ilişkili üniversite aracılığıyla sağlanan teknik ve yönetsel destektir. Bu bir teknoparkın en önemli katma değeridir. Genelde şirketler ilişkili üniversitenin kaynaklarından yararlanmaya katılıp katılmamaya kendileri karar verirler.  Üniversiteler teknopark kiracısı şirketlere lisans ve lisans üstü öğrencileri ile ilişki kurma olanağı, iyi eğitim görmüş mezunlara erişme olanağı, üniversitenin araştırma ekipman ve olanaklarına erişim, üniversitenin sosyal ve kültürel etkinlik tesislerine erişim, kütüphanelere erişim, danışma hizmetlerinden yararlanma, ortak araştırma projelerine katılım veya araştırmayı üniversitede finanse etmek, teknopark çalışanları için üniversitede ek öğretim üyeliği olanakları sunar.
  4. Çalışma ağları ve ortaklıkları: Ayakta kalmaya ve büyümeye çalışan yeni kurulmuş bir şirket kaynak ve destek bulmak ve onlara erişmek için çok değerli vaktini harcayabilir. Deneyimli bir teknopark yöneticisi ise pek çok farklı kaynağın zengin uzmanlık ve desteğini toplayabilir ve bunları şirketin istifadesine sunabilir. Teknopark yöneticileri kiracı şirketler ile üniversiteler ve başka dış kaynaklar arasında yeni şirketler için yönetici kadrolar bulmak ve istihdam etmek, finansör veya yatırımcılar bulmak, devlet satınalım ihalelerine erişim olanağı sağlamak, ortak veya finanse edilen araştırma projeleri için üniversiteyle daha yakın ilişkileri teşvik etmek, danışma hizmetleri sunmak konularında köprü işlevi görebilir.
  5. Kredi itibarı ve imaj: İmaj iş hayatında başarı için son derece önemlidir, ancak bir şirketin kendisine kredi kazandıran sağlam bir başarı listesi oluşturmadan önce varlığının ilk yıllarında olumlu imaj oluşturması son derece güçtür. Prestijli bir teknoparkla ilişki bu erken imaj sorununun çözümlenmesinde genç şirketin kısa zamanda büyümesi için gerekli kredi itibarının kurulmasında yardımcı olabilir.
  6. Risk yönetimi: Geleneksel bir gayrimenkul yönetiminin kiracıların başarı veya başarısızlığında risk üstlenmesi söz konusu değildir. Yönetim için motive edici faktör kardır ve risk üstlenme kar marjlarını tehlikeye atar. Oysa bir teknoparkın odak noktası bu kadar dar değildir. Teknoparklar kiracılarının başarısında doğrudan paya sahiptirler ve herhangi bir sorun çıktığında kiracılarına yardımcı olmaktan sorumludurlar. Teknoparklar pazar alanı olarak teknoloji ve araştırmayı seçmekle son derece değişken bir pazara girdiklerini bilirler. Yeni, büyüyen şirketler sıklıkla aylık nakit akışlarına göre krize girer yaşar ya da ölürler. Şirketin nakit akışının azaldığı aylarda park kirayı almayabilir. Park yönetimi için önemli olan eksi nakit akışının geçici olup olmadığı ve gelecekteki nakit akışı için o şirkette risk almayı haklı çıkartabilecek  kadar yeterince sağlam bir temelin var olup olmadığıdır.
  7. Teknoloji geliştirme merkezleri: Teknoparklar ve teknoloji geliştirme merkezleri iç içe çalışırlar. Teknoloji geliştirme merkezleri yeni kurulan şirketleri besleyen, üniversite ile bağlantılı, teknoparklar ise büyüyen şirketleri destekleyen ortamlar yaratırlar. Şirketler teknoloji geliştirme merkezi sayesinde kuruluş dönemlerini başarıyla geçirirler ve teknopark içinde faydalı büyüyen şirketler haline gelebilirler. Bir açıdan, teknopark kiracıların finansman, personel veya eğitim gibi belirli ihtiyaçlarını karşılayabilecek kaynakları azami düzeye yükselten büyük bir teknoloji geliştirme merkezine benzetilebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder